Dinsiz Çin’in yönetimi tarafından milyonlarca Doğu Türkistanlı Müslümana uygulanan baskı ve zulüm politikalarını gündeme getirmek amacıyla geçtiğimiz ay İstanbul’dan, Ankara’ya 11 günde yürüyen Zülfikar Ali ve Erşidin Erkin Yeni Akit gazetesine özel açıklamalarda bulundu. Akrabaları ‘Nazi kamplarında’ işkence görürken sessiz kalmaya vicdanlarının el vermediğini belirten Zülfikar ve Erşidin, “Kendi topraklarımızda Türküz, Müslümanız diyemeden büyüdük” ifadelerini kullandılar.
Baskılar, zulümden öte
“Bizim bu yürüyüşe başlamamızın sebebi Doğu Türkistan’da zulüm gören kardeşlerimizin sesi olmak” diyen Zülfikar Ali, “1 Aralık’ta İstanbul’dan yola çıktık. 11 gün yürüyüşün ardından Ankara’ya ulaştık. Doğu Türkistan’da 25-30 milyon civarında Uygur Türkü yaşıyor. Çin Komünist Partisi’nin yaptığı baskı, zulümden öte bir boyuta ulaştı. Çin ‘Nazi kamplarında’ Uygurlar öldürülüyor. Bizim bu zulme sessiz kalmaya gururumuz el vermedi. Sesimizi duyurmak için yola çıktık. Kendi vicdanımızla baş başa aldığımız bir karar ile yola çıktık. Çıktıktan sonra insanların Doğu Türkistanlı kardeşlerini unutmadığını gördük. Yolda bize çok sahip çıkan kardeşlerimiz, abilerimiz oldu” dedi.
“Kardeş aile” barbarlığı
Son 5 sene içerisinde Çin yönetiminin Uygurlara uyguladığı baskıyı sıklaştırmaya başladığını ifade eden Ali, “Son zamanlarda Doğu Türkistan ile irtibatımız koptu. Sadece biz değil bütün dünyadaki Doğu Türkistanlılar ailelerinden haber alamıyor. Yurtdışında kalan Doğu Türkistanlıların geri dönmemesi nedeni ile birçok akrabası kamplara götürülüyor. 3 ile 5 milyon arası Uygur’un, Çin’in kamplarında tutulduğu söyleniyor. Kardeş aile projesi ile her Doğu Türkistanlı aileye bir Çinli ajan yerleştirdiler. Bu zulüm anlatmakla bitmiyor. İstiyoruz ki Türkiye’deki tüm kardeşlerimiz Doğu Türkistanlı kardeşlerinin sesi olsun. Türkiye’deki kardeşlerimizi çok seviyoruz, beklentimiz çok” ifadesini kullandı.
Özgürce ifade edemedik
Daha önce 1 sene Kur’an kursuna gittiği için hapishanede kaldığını ifade eden Erşidin Erkin şunları anlattı: “Kendi topraklarımızda Türküm, Müslümanım diyemeden büyüdüm. 10 yaşında Pakistan’a Kur’an eğitimi almak için gittim. 6 sene sonra geri döndüğümde sivil polisler beni 5 gün boyunca sorguya çektiler. Sadece Kur’an kursuna gittiğim için 1 sene hapishanede kaldım. Benimle birlikte abimi de hapishaneye attılar. Abim 2 sene hapishanede kaldı, çıktığında zihin sağlığını kaybetmişti. Hapishanede günde sadece 2 dilim ekmek ve yarım şişe su ile hayatta kalmaya çalıştık. Annem Türkiye’de vefat ettiği için cenazesine katılmak için 2015’te Türkiye’ye geldim ve 3 senedir Türkiye’de yaşıyorum. 2016’dan beri Doğu Türkistan tüm dünyaya kapalı. Şu anda 3 milyondan fazla kardeşimizi kamplara attılar. Onların tek suçu Türk ve Müslüman olmak.”
Sesimizi duyurmak istiyoruz
“Bizim bu yürüyüşteki amacımız sadece Doğu Türkistan’da yaşanan zulmü gündeme getirmek” diyen Erkin, şöyle devam etti: “Kardeşlerimiz ağır bir zulüm altında. Şu anda Çinli ajanlar ailelerimizin içine yerleşiyor. Buna bizim vicdanımız el vermiyor. Bu zulmü görünce içim el vermedi. Gururuma yediremediğim için bu yürüyüşü yapmaya karar verdik. Kardeşlerimizin sesini duyurmak istiyoruz. Çinlilerin başta uyguladıkları zulme dünyanın hiçbir yerinden ses çıkmaması ile Çin yönetimi her türlü işkenceyi uygulamaya başladı. İnsanlık vicdanı olan herkesin Çin’in bu zulmüne karşı durması gerek. Şimdiye kadar Türkiye’de kardeşlerimiz bize çok destek oldu. Ancak Türk dünyasının bu zulme sessiz kalmasını istemiyoruz.”
Yeni Akit
YORUMLAR