“Birlikte Rahmet, Ayrılıkta Azap Var”

“Birlikte Rahmet, Ayrılıkta Azap Var”

Din Görevlileri Birliği Derneği (DİN-BİR-DER) Genel Başkanı Muhittin Hamdi Yıldırım İslami Kimlik Platformu tarafından İstanbul’da düzenlenen Kur’an’a ve Resulullah’a Vefa Programı’nda konuştu.

02 Ekim 2023 - 16:06

Mevlid-i Nebi ve Vahdet Haftası dolayısıyla düzenlenen programda kürsüye çıkan Yıldırım, önemli mesajlar verdi. İslam dünyası ve Müslümanların tarihin en derin krizlerinden birini yaşadığını belirterek bu krizden çıkışın yolunun vahdetten geçtiğini söyledi. İslam ümmetinin içinden geçtiği bu zorlu süreçte tarihte kalmış ihtilafları veya ihtilaflı konuları sürekli gündeme getirmenin Müslümanlara hiçbir faydası olmayacağını dile getiren Yıldırım, “bunların yerine selam, barış, sevgi ve ittifakı öne çıkarmak görevimizdir; her müminin görevidir; her âlimin görevidir; mezhebi, meşrebi, ırkı, partisi ne olursa olsun!  Cehalet, ırkçılık, mezhepçilik, particilik yerine de ilim, uhuvvet, itidal, adalet ve İslam birliği konularını en öne çıkarmamız lazım.”  diye konuştu. 
Yıldırım, konuşmasında şu görüşlere yer verdi: 

Çok değerli hazirun, çok değerli mümin, muvahhit, mücahit, mücahide kardeşlerim, Allah Teâlâ vahdet haftamızı mübarek eylesin; bizleri sevdiği, seçtiği, razı olduğu, kendisi için özel olarak ayırdığı ve kendi yolunda ömrünün sonuna kadar sabitkadem eyleyip koşturduğu kullarından eylesin. Vahdet haftamız mübarek olsun. Allah bu toplantıyı düzenleyen, emeği geçen, İslami Kimlik Platformu adı altında bizi bir araya getiren kardeşlerime ve zaman ayırıp gelen siz değerli kardeşlerime teşekkür ediyorum, Allah hepinizden razı olsun. 

Değerli kardeşlerim, en güzel söz az ve öz olandır; vakit nakittir; benim konuşmam İslam kardeşliği üzerine olacaktır. Dünyada imandan sonra en tatlı şey, müminlerin birbirlerini anlamasıdır. Anladıktan sonra da birbirini anlayıp kavrayıp kardeş olmalarıdır. Kardeşliğin tadı ancak yaşanarak öğrenilir; kardeşlik, konuşulacak bir şey değildir. 

Değerli kardeşlerim, içinde bulunduğumuz ahval ile ilgili önceden beri üzerinde çalıştığım bazı tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Müslümanlar olarak bizler tarihin en derin krizlerinden birini yaşıyoruz ki buna üçüncü kriz de diyebiliriz. Birinci kriz Moğol istilası; Bağdat'ın tamamen yerle bir edilmesi, İslam âleminin parçalanması. İkinci kriz Kudüs-ü Şerif’in Haçlılar tarafından işgali ki Selahaddin-i Eyyubi onu takriben 80-100 sene sonra fethetmiştir. Üçüncü kriz de işte şu anda içinde yaşadığımız yüzyıl; içinde yaşadığımız, paramparça olduğumuz bir kriz. Sebebi ne? Kardeşlik hukukumuzu tam ve kâmil manada fıkhıyla öğrenip yaşayamadık ve onu gerçekleştiremedik, İslam birliğini kuramadık. İslam coğrafyasının her bir köşesinde Müslüman kanının aktığı, ümmet-i Muhammed'in etnik ve mezhepsel çatışmalarla birbirine düşürüldüğü çok zor bir dönem içerisindeyiz. İslam düşmanları Müslümanlar üzerinde her türlü planlarını yapıp uygularken biz Müslümanlar olarak o planları boşa çıkaracak çok güçlü bir iradeden henüz yoksunuz; temel durumumuz bu. Başta Siyonistler olmak üzere emperyalistler ve İslam düşmanları dünyayı ve özellikle de coğrafyamızı, İslam coğrafyasını her türlü vasıta ile hem karıştırmaya hem ayrıştırmaya bütün güçleriyle çalışmakta, bölgemiz ve ülkelerimizle ilgili yüzlerce yıllık planlarını yoğun bir şekilde yürürlüğe koymaktadırlar. Böyle bir dönemde Müslümanlar olarak bizler etnik, mezhebi ve bölgesel farklılıkları çatışma ve ayrılık sebebi yapmadan İslam ortak paydasında bir araya gelebilmenin ve içinden geçtiğimiz bu büyük krizden çıkabilmenin çaresini hep beraber aramak ve bulmak zorundayız. Müslümanlar olarak en önemli önceliğimiz ümmet-i Muhammed'in vahdetidir; işte bu haftayı yaşıyoruz, vahdeti temin etmek, coğrafyamızdaki fitne ateşlerini söndürmek, akan Müslüman kanını dindirmek hepimizin temel hedefi ve görevi olmalıdır. Vahdetin temini İslam toplumlarına liderlik eden siyasi ve dini önderlerin en büyük önceliği ve sorumluluğu olması mecburiyeti vardır. İslam ümmetinin dini ve dünyevi menfaati bu temel noktada toplanmaktadır. Bunu başaramazsak bizim için felaket olur. 

Değerli kardeşlerim, bu meyanda toplum katmanlarının tümünü kuşatıcı, birleştirici bir dil ve üslup kullanma zaruretimiz vardır. İnançlarımız ve temel değerlerimiz etrafında ortak bir zemin oluşturmak, ümmeti Muhammed'in birliğini tesis etmek, alt üst olan bireysel ve toplumsal hayatımızda selim fıtratımızı ve kadim değerlerimizi yeşertmek, yaşanabilir bir coğrafyaya ve yeni bir dünyaya kavuşmak yegâne amacımızdır. 

Değerli kardeşlerim, İslam ümmetinin içinden geçtiği bu zorlu süreçte tarihte kalmış ihtilafları veya ihtilaflı konuları sürekli gündeme getirmenin Müslümanlara hiçbir faydası yoktur; kim yaparsa yapsın! Müslümanların problemlerini kaşımak, zafiyeti ve yarayı büyütür. E, ne yapacağız? İhtilaf ahlakı yerine ittifak ahlakını kuşanacağız; çare yok! Müslümanlara hiçbir faydası olmayan, geçmişte kalan ihtilafları pişirip pişirip toplumların önüne getirmek ancak emperyalistlerin, zalimlerin ve kâfirlerin işine yarar. Müslümanlara hiçbir faydası olmadığı gibi milli meclislerde hususi olarak konuşulabilecek meselelerin kamuoyu önünde ulu orta tartışılması da ihtilafları derinleştiren başka bir açmazdır. Tarih boyunca Müslümanların mücadelesi ne ile olmuş, beş şeyle olmuş; Kur'an'da bunlar zikrediliyor. Nefis, nefsimiz; şeytanın vücudumuzda avukatlığını yapan organımız. Sonra Şeytan aleyhilla’ne. Sonra İslam düşmanı kâfirler. Kim onlar? Müslümanlar için plan kuranlar. Kendi başına yaşayan kâfirlere bizim sadece tebliğ görevimiz var ama plan kuranların planlarını bozmak bizim vazifemizdir. Dördüncüsü münafıklar. Hangi münafıklar? İtikadî nifak sahibi olanlar; teferruatına girmiyorum. Beşincisi kimler? Gerek Müslümanlardan gerek kâfirlerden zalim olanlar. Ayette belirtildiği gibi “düşmanlık ancak zalimleredir!” Düşman listesinin içerisine, değerli kardeşlerim, buraya dikkatinizi çekiyorum; her ne gerekçeyle olursa olsun Müslümanlardan bir grubu dâhil etmek müminler için azap sebebi olacaktır. O listenin içinde müminler yoktur! Düşmanları tanımak, Müslümanlar ve İslam âlemi üzerindeki oyunlarını deşifre etmek, Müslüman şahsiyetini ve izzetini korumak, en önemlisi de Müslümanların birliğini tesis etmek, âlimlerimizin ve idarecilerimizin bir numaralı görevidir. Bu görev eda edilmediği sürece vahdeti sağlamak mümkün değildir. Toplum önderlerinin ve siyasilerin Müslümanlar arasındaki kutuplaşmayı, gerginliği ve bunlara sebep olan dört ana mikrobu… Bunların birincisi ihtilaf, ikincisi cidal, üçüncüsü niza, dördüncüsü tefrikadır. Bunların yerine selam, barış, sevgi ve ittifakı öne çıkarmak görevimizdir; her müminin görevidir; her âlimin görevidir; mezhebi, meşrebi, ırkı, partisi ne olursa olsun!  Cehalet, ırkçılık, mezhepçilik, particilik yerine de ilim, uhuvvet, itidal, adalet ve İslam birliği konularını en öne çıkarmamız lazım; medyamızda, sohbetlerimizde, her türlü çalışmamızda bu dört mikrobu yenmemiz lazım. Bunun üzerinde durmamız, varlığımızın ve geleceğimizin teminatıdır! Eğer onun üzerinde durmazsak mikrop vücudu götürecektir; Allah muhafaza. Müslümanlar olarak İslam düşmanları karşısında zayıf olduğunuz ve fitnenin egemen olduğu bir dönemde vahdeti temin etme gayreti yerine Müslümanların hatalarını çok güzel bir şey yapıyormuş gibi sayıp dökmenin ve ihtilaflı meseleleri gündeme getirmenin ne kalb-i selim ile ne akl-ı selim ile bir irtibatı vardır. Tamamen kendi kendimizi helak etmenin bir aracıdır, şeytanın bir iğvasıdır. E, ne yapacağız? Bu bağlamda İslam'ın temel ilkelerini açıkça inkâr etmeyen, tevhide inanıp da Allah-ü Teâla’ya şirk koşmayan ve kıblemize yönelen her Müslümanı kardeş kabul edip bağrımıza basmaya mecburuz. 

Değerli kardeşlerim, bu meyanda yukarıda tespit ettiğimiz temel sorunları çözüm önerisi olarak sunacağım şu 8 madde çok büyük önem arz etmektedir. 

Birincisi Allah-u Teâla İslam inancını taşıyan insana Müslüman adını vermiş. Müslüman kimliğimizin üstünde başka bir Kimlik yok; ama altında var. Hiçbir kimlik Müslüman kimliğinin üstünde var sayılamaz; ırk, mezhep, parti, tarikat, cemaat, her neyse…
 
İki, kıblemizin dönüp tevhid ehli olan ve Allah-u Teâla’ya şirk koşmayan her Müslümanı da candan kardeşimiz bilmeliyiz. Bu da çok mühim. Bu, bizim imanımızın gereği. Müminler ancak kardeştir.

Üç, farklı ırk, mezhep, meşrep… İslam ümmeti için birer zenginliktir. Bazı Müslüman kardeşlerimizi bizden farklı düşündükleri için bir şekilde yaftalamak veya tekfir etmek Müslüman toplum için en büyük fitnedir. Fitne de öldürmekten beterdir. 

Dört, İslam ümmetinin birliği ve umumi maslahatı, değerli kardeşlerim, tüm ırk, mezhep ve grupların hususi ve özel maslahatından önde gelir. Umumi zararı defetmek için hususi zarara katlanan adama şehit deriz. Bu da o ilkenin temel esasıdır. 

Değerli kardeşlerim, tevhide inanıp da İslam düşmanlarını düşman bilen herhangi bir grup veya cemaate düşman olunamaz! Bu, çok mühimdir! Lakap takılamaz, hataları âleni olarak söylenemez! Ancak kendilerine usulünce hatırlatılır ve nasihat edilir, ikaz edilir, özel toplantıda, özel yerde.

Altı, Müslümanlar Kur’an-ı Kerim'in ifadesiyle vasat ümmettir. Rabbimiz bizi böyle, ümmeten vasata…  İnsanlara, tamamına şahitlik edeceğiz! Ya bu ihtilaf, bu cidal, bu çekişme, bu tefrika ile kime ne şahitlik edeceğiz? Kur’an-ı Kerim'in ifadesiyle biz vasat ümmetiz. Mademki vasat ümmetiz, orta ümmetiz, şahitlikle görevliyiz; dilimiz, üslubumuz, hal ve tavırlarımız da vasat olmalı. Orta yol… Her halimizle itidali temsil edersek başarılı olabiliriz, oluruz Allah'ın izniyle. Ancak vasat bir ümmet olarak orta yoldan giderek hakikate şahitlik edilebilir. 

Yedinci temel esas, bizim inancımıza göre en günahkâr Müslüman; hangi partiden, hangi mezhepten, hangi tarikattan olursa olsun, hangi ırktan, hangi bölgeden olursa olsun, en günahkâr Müslüman, evet en hatalı mümin, en iyi zannedilen kâfirden üstündür. Bu, Kur'an'ın tespitidir. Allah indinde o daha makbuldür.

Sekiz, Müslümanların en öncelikli meselesi vahdet içinde olmaktır işte Veladet Haftası ile biz bu vahdeti sağlamanın peşindeyiz. Birimizin derdi hepimizin derdi olursa çabuk kurtarırız. Ama herkes kendi derdine derman ararsa hepimiz helak oluruz. Bundan hareketle her Müslüman sözüyle, icraatı ile insanları birliğe çağırmalı, vahdete çağırmalı, tefrikadan her halükarda uzak durmalıdır. 

Değerli kardeşlerim, konuşmamı bitiriyorum; yukarıda belirtilen temel konular ışığında din görevlilerimiz, kanaat önderlerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız, siyasi partilerimiz, ülkelerimiz, devletlerimiz, ayrıca her kademedeki idarecilerimiz ve vatandaşlar olarak hızlı bir şekilde hareket etmeliyiz. Zira birlikte rahmet var, ayrılıkta azap var.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Bağışlarınız İçin Din Görevlileri Birliği Derneği Hesap Numarası:
Bağışlarınız İçin Din Görevlileri Birliği Derneği Hesap...
Kardeşler 16. Kez Buluştu
Kardeşler 16. Kez Buluştu